1001 Gece Masalları

Tilki ve Kurt’un Akıllı Planı

Sesli Masallar
Sesli Masallar
Tilki ve Kurt'un Akıllı Planı
Loading
/

Tilki ve Kurt’un Akıllı Planı

Bir zamanlar, uzak diyarlardan birinde, Sultan Şaryar ve güzel eşi Şehrazat yaşarmış. Sultan, hayvanlar hakkındaki hikayelere bayılırmış. Bir gün Şehrazat’a dönüp, “Ey zeki Kraliçem, hayvanların dünyasından, dostluklarından ve çekişmelerinden bahseden bir hikaye anlatır mısın?” diye sormuş.

Şehrazat gülümseyerek cevap vermiş: “Elbette, ey büyük Sultanım. Şimdi size, iki akıllı hayvan olan Tilki ve Kurt hakkında, ihanet ve güven üzerine kurulu bir hikaye anlatacağım.”

Sultan, merakla dinlemek için yastığına yaslanmış ve Şehrazat hikayeye başlamış.

Tilki ve Kurt, o kadar çok ortak noktaya sahipmişler ki, adeta kardeş gibilermiş. İkisi de avlanmayı ve çalmayı severmiş, ama verilen şansa göre, her zaman çalmayı tercih ederlermiş. Bu iki kurnaz hayvan, aynı inde yaşarlarmış. Ama Kurt, Tilki’den çok daha büyük ve güçlüymüş. Kendini ikilinin daha üstünü olarak görürmüş. Tilki ise, kendisinin daha akıllı olduğunu bilirmiş ve Kurt’un sürekli kendisini büyük patron gibi göstermesinden hoşlanmazmış.

Bir gün, inlerinin önünde güneşlenirken, Tilki, Karta demiş ki: “Arkadaşım, sen benim için bir kardeşsin. Bu yüzden sana bir öğüt vermek istiyorum. Kötü yollarını terk et. İnsanoğlunu bir daha çalma.” (İnsanoğlu derken, insanı kastedermiş.)

Kurt, büyük başını arkadaşına çevirip, kocaman bir kulak kaldırmış. Tilki devam etmiş:

“Biliyorum, insanın bağlarına girip, üzümlerini yemeyi ve kuzularını çalmayı çok seviyorsun. Ama aynı zamanda insanın seni bu yüzden ne kadar nefret ettiğini ve senin yok oluşunu planladığını da görüyorum. Onun kurnazlığından korkmalısın. Gökyüzünden kuşları vurmayı, sudan balıkları çıkarmayı, ağaçları yakmayı ve kayaları kesmeyi biliyor. Böyle akıllı biri, sonunda seni alt edecektir. O yüzden öğüdümü dinle: İnsanoğluyla barış yap ve ondan bir daha çalma.”

Kurt, bu sözleri pek hoş karşılamamış, çünkü Tilki’nin ona aptal olduğunu ima ettiğini düşünmüş. Öfkelenip, Tilki’yi şiddetle yüzüne vurmuş. Tilki yuvarlanıp sersemlemiş. Ayaklarına kalktığında Kurt ona hırlamış:

“Sen, üstünlerine öğüt veremezsin.”

Tilki biraz toparlandıktan sonra gülümseyerek, “Tabii ki haklısın, kardeşim Kurt. Beni affet. Sana karşı işlediğim günah için çok pişmanım,” demiş.

Tilki ve Kurtun Akilli Plani

Kurt onu süzmüş, korktuğunu görmüş ve sert bir sesle eklemiş: “Bu dersi unutma. Başkalarının işlerine burnunu sokma.”

Tilki başını eğmiş ve “Sesini duymak itaat etmektir, kardeşim,” demiş.

“Böyle olmalı,” demiş Kurt. “En azından doğru yerde akıllıca sözler söyledin.”

“Ah evet,” demiş Tilki, her zamankinden daha mütevazı bir şekilde. “Şairin dediği gibi, öğretmenin darbesi başta acıtıcı olabilir ama sonunda baldan tatlıdır.”

O günden sonra, Tilki her zaman Kurta en büyük saygıyı göstermiş ve onu mümkün olduğunca övmüş. Ama içten içe, bu zorbanın intikamını almaktan başka bir şey düşünmez olmuş. Aylar geçmiş, Kurt olayı unutmuş ama Tilki unutmamış. Bir gün, üzüm bağının duvarı boyunca sürünürken, içinden geçebileceği kadar büyük bir delik bulmuş.

İlk başta çok sevinmiş, sonra kendi kendine, “Bu çok güzel olamaz mı? İnsanoğlu burada bir şeyler planlamış olmalı,” diye düşünmüş. Deliğin öteki tarafına uzanıp, yere patisiyle hafifçe vurmuş. Tahmin ettiği gibi, adam derin bir çukur kazmış ve üzerine çubuklar ve yapraklar sermiş. Bu, bir hırsızı yakalamak için kurulmuş bir tuzakmış.

“Elhamdülillah, bu kurnaz tuzağı bulduğuma,” demiş Tilki sevinçle. “Düşmanım Kurt, umarım doğruca bu tuzağa düşer!” Ve neşeyle inlerine geri koşmuş.

Kurta uyanırken, “İyi haberim var,” demiş. “Üzüm bağlarına kolayca girebileceğimiz bir yol buldum. Girip, insanın sulu üzümlerini yiyebilirsin. Olgun meyveler, senin için parlıyor, yemeye hazır.”

Kurt, Tilki’nin sözlerinden şüphe duymamış ve lezzetli bir kahvaltı arayışında üzüm bağına doğru koşmuş.

Kurt, Tilki’nin tarif ettiği yere varmış ve duvardaki deliği hemen bulmuş. Delikten geçerken çok rahatmış, ama öteki tarafta çubukların ve yaprakların üzerinden düşerek derin çukura yuvarlanmış. Tilki, dostunun bu talihsizliğini görmüş ve sevinçten havalara uçmuş.

“Nihayet talih bana güldü! Kurt’un hırsı, onu kendi sonuna sürükledi!” demiş gözlerinde yaşlarla. Çukurun kenarına gidip, aşağıda üzgün bir şekilde kendisine bakan Kurt’u görmüş.

“Tek gerçek dostum,” demiş Kurt, “Benim için ağladığını görüyorum.”

“Hiç de öyle değil!” diye gülmüş Tilki. “Senin bu kadar uzun yaşamış olmanı düşünüp ağlıyorum ve daha önce bu derin çukura düşmemiş olman için üzülüyorum.”

Bu acımasız sözler, Kurt’u düştüğünden daha çok incitmiş. Şaşkınlıkla cevap vermiş:

Çocukların İlgilisi Çekebilir  Lina ve Dino: Zamanın Diğer Yüzü

“Allah aşkına, kardeşine merhamet et. Anneme git, o ne yapacağını bilir ve yardım getirir.”

Ama Tilki, Kurt’un yalvarışlarına aldırmamış. Sözlerine sarı dişlerini göstererek devam etmiş:

“Sen aptal, akılsız yaratık, senin gibi zorba birine neden yardım edeyim ki?”

“Ama sen hep beni sevdiğini söyledin. Bana hizmetkar olacağına yemin ettin. Yaşlandığımda bile beni koruyacağını vadettin. Nasıl olur da bana böyle dönersin?” diye yalvarmış Kurt.

Tilki alaycı bir şekilde cevap vermiş: “Ah sen kendini kandıran zavallı! O sözler korkumdu, kalbim değil. Gerçekte seni sevmiyorum çünkü sen bir zorbasın, bir hayvansın.”

Kurt, arkadaşının şaka yaptığını düşünerek, yarı umutla demiş ki: “Düşmanın dilini konuşarak, bana bakma. Akıllı şairin dediği gibi, ‘Affetmek asildir, iyilik en büyük hazinedir.'”

“Tilki, alaycı bir şekilde cevap vermiş: “Şimdi yalvarıp yakarıyorsun, ama o sadece çukurun karanlığında olduğun için, ben ise güneşin altındayım.”

“Eğer beni bu çukurdan kurtarırsan, yollarımı düzeltirim!” diye ulumuş Kurt. Ama Tilki ona sadece gülmüş.

Sonunda Kurt, eski dostunun gerçekten ondan nefret ettiğini anlamış, yardım umudu kalmadığını fark etmiş ve daha da acınası bir şekilde ağlamaya başlamış.

Ancak Tilki’nin kalbinin bir köşesinde ne kin doluydu ne de kurnazlık. Kurt’un durumuna sonunda üzülmüş. Çukura gidip demiş ki:

“Dostum, neden bu kadar ağlıyorsun? Az önce söylediklerim şaka idi. İşte, kuyrukumu uzatıyorum, tut ve kendini çekip çıkar.” Böyle diyerek kızıl kabarık kuyruğunu çukura sarkıtmış. Ama Kurt, intikam arzusuyla dolu olduğu için, kuyruğu kullanarak kendini kurtarmak yerine, onu yakalamış, Tilki’yi de kendisiyle birlikte çukura çekmiş ve zaferle hırlamış:

“Kendi niyetinin tuzağına düştün hain, ve burada benimle aynı kaderi paylaşacaksın!”

Tilki korkuyla yalvarmaya başlamış: “Ey cesur ve güçlü efendim, beni şimdi vurup öldürme, yoksa planımdan faydalanamazsın ve burada beraber öleceğiz. İkimizi de kurtaracak bir planım var, değil mi daha iyi?”

Kurt biraz sakinleşmiş, kurtulma şansını kullanmadığı için pişmanlık duymaya başlamış ve sormuş: “Peki, bizi nasıl kurtaracaksın?”

“Kolay,” demiş Tilki. “Beni başının üstüne kaldır, ben de bu çukurdan çıkayım. Sonra bir asma dalı bulup, senin çıkman için ip olarak kullanırım.”

Ama Kurt başını sallayarak cevap vermiş: “Oh Tilki, asla pes etmemeni takdir ediyorum, ama beni aptal sanma. Şairin dediği gibi, ‘En kötü düşman en yakın arkadaşındır. Ona gülümse, ama savaşmaya hazır ol.’ İşte bu yüzden sözlerine güvenmiyorum. Hayır. Burada yalnız ölmek kötü olur. Sen de benimle burada kal ve adam gelip bizi burada tuzağa düşmüş bulana kadar beraber ölelim.”

Tilki, “Akıllıca sözler,” demiş. “Ama her durum için geçerli değil. Her zaman şüpheci olmak doğru olamaz. Güven, dostluğun yapıştırıcısıdır. Güven olmadan, her birimiz yalnızız. Güven olmadan, birlikte çalışamayız. Seçim senin. Bana güven ya da öl. Ne kaybedersin? Eğer bana güvenmezsen, zaten ölümün yakındır.”

Kurt, tabii ki yaşamak istiyormuş ve Tilki’ye yardım etmekten başka kaybedecek bir şeyi

olmadığını anlamış. Bunun üzerine Tilki’yi başının üzerine kaldırmış. Tilki, çukurun kenarına tırmanmış, bir asma dalını yakalamış ve gün ışığına çıkmış.

“Kelimelerine sadık kal,” diye bağırmış Kurt aşağıdan. “İpi getir ve beni çıkar.”

“Tilki kıkırdamış ve, “Asla! Seni kurtarırsam, intikamını alır ve beni öldürürsün,” demiş ve tepeye doğru koşmuş. Orada büyük bir gürültü yapmaya başlamış, bu da adamı elinde tırmıkla dışarı çıkarmış. Adam Tilki’yi kovalamaya başlamış. Tilki dönmüş ve adama doğru koşmuş, ama aslında onu Kurt’un tuzağa düştüğü yere yönlendirmek istemiş. Koşarken Tilki, “Bu dünyada hepimiz yalnızız ve kimseye güvenemeyiz,” diye düşünmüş.

Çukura varınca, bir kez daha kuyruğunu çukura sarkıtmış ve, “Kurt, hemen çık. Eğer beni tekrar çukura çeker ve burada bırakırsan, ikimiz de ölürüz çünkü adam bir dakikadan az bir sürede burada olacak. Akıllı ol. Ortak düşmanımız bizi bir arada tutuyor. Ya beraber yaşayacağız ya da öleceğiz,” demiş.

Kurt, yaşama tek şansının bu olduğunu anlamış ve Tilki’nin kuyruğuna tutunarak çukurdan çıkmış. İkisi de farklı yönlere koşmuşlar çünkü Kurt, güven ve şüphe üzerine Tilki’yle tekrar tartışmak istememiş. Bu tartışma çok tehlikeliymiş.

Şehrazat hikayesini bitirdiğinde, sabahın ilk ışıkları pencereden süzülmeye başlamış.

“Bu gerçekten harika ve öğretici bir hikayeydi,” demiş Sultan. “Hayvanların hikayelerinden çok şey öğrenebileceğimizi söylediğimde ne kadar haklıymışım.”

“Öğütleriniz gerçekten bilgeceydi,” demiş Şehrazat, “Eğer bugün beni bağışlarsanız, yarın gece daha da harika bir hikaye anlatacağım.” Sultan, onun hikayelerine bayılıyormuş ve 1001 gece boyunca daha fazlasını sabırsızlıkla bekliyormuş.

Yasemin

Masal diyarı sitemizde Yasmin ablanız siz miniklerimiz için yaratıcılığımızı ve fantastik dünyamızı en uç noktalara getirip harika hikayeler ve masallar üretiyoruz. Sizlere en iyisini üretmek için herzaman burada olacağız :)

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu