Sinbad’ın İkinci Macerası Gizem Adası
Sinbad’ın İkinci Macerası Gizem Adası
Uzun zaman önce, macera peşinde koşan cesur bir denizci olan Sinbad varmış. Sinbad, bir zamanlar çok zengin olmuş ama sonra tüm servetini kaybetmiş. Lüks ve eğlencenin tadını çıkarmış ama macera aşkı yine de onu rahat bırakmamış. Yeniden denizlere açılma isteğiyle dolup taşan Sinbad, Basra’daki büyük limana gitmiş. Orada, en iyi yelkenleri ve ekipmanları olan yeni yapılmış bir gemi bulmuş. Gemi kaptanı, yeni bir sefere çıkmak üzere tüccarları topluyormuş. Sinbad da bu sefere katılmak için yerini ayırtmış ve ticaret için mallar almak üzere pazara gitmiş.
Ertesi gün, rüzgarın da yardımıyla güzel havada adadan adaya gezmişler. Her limana vardıklarında, ticaret yapmak isteyen tüccarlar ve müşterilerle karşılaşıyorlarmış. Nihayet sakin ve insan yaşamının olmadığı bir adaya varmışlar. Ada, yeşil ağaçlar, renkli kuşlar ve serin akan derelerle doluymuş. Sinbad, adada dolaşmış ve öğle yemeği için güzel bir yer bulmuş. Yemekten sonra gözleri yavaşça kapanmış ve huzurlu bir uykuya dalmış.
Uyandığında, bir şeylerin ters gittiğini hissetmiş. Sahile koşmuş, ama arkadaşlarının ayak izleri dışında kimseyi bulamamış. Gemi gitmiş ve Sinbad’ı terk etmişler. Artık yalnız başına, terk edilmiş bir adadaymış.
Sinbad, sahilde oturup denize bakarken, bir gün gemilerinin geri döneceğini umut etmiş ama gemi bir türlü görünmemiş. Ekip arkadaşları onu unutmuş. Sinbad, Bağdat’taki evini, yastıkları, avlusundaki oyun bahçesini, mutfağından gelen yemek kokularını ve dostlarının şirketini düşünerek gözyaşlarına boğulmuş.
Sonra, bir fikir aklına gelmiş. Belki de adanın tamamını keşfetmemişti? Sinbad, uyuduğu yüksek ağaca tırmanmış ve adayı gözlemlemiş. İnsan yaşamının izine rastlamamış, ama garip, beyaz, yumurta şeklinde bir yapı görmüş. Merakla oraya doğru yürümüş.
Yapının yanına vardığında, dev bir kuşun gölgesi üzerine düşmüş. Kuş, devasa kanatlarıyla rüzgar yaratıyor ve Sinbad’ı şaşkına çeviriyormuş. Sinbad, kuşun dev pençesine bağlanmış ve sabahleyin kuş havalandığında onunla birlikte uçmuş.
Uçarken, adanın altında mavi denizi ve dağlık toprakları görmüş. En sonunda, lavların aktığı volkanik bir diyara varmışlar. Orada, dev yılanlarla dolu bir vadiye inmişler. Yılanların korkunç başları ve keskin dişleri Sinbad’ı titretmiş. Ama Sinbad’ın ayaklarının altındaki kayaların parıldadığını görmüş. Elmaslarla dolu kayalar, bir insanı düşlerin ötesinde zengin yapabilirdi.
Sinbad, vadiyi terk etme planları yaparken, gökyüzünden et parçaları düşmeye başlamış. Bu et parçalarını yiyen dev kartallar, onları yuvalarına götürüyormuş. Sinbad, bu fırsatı değerlendirip, et parçalarına kendini bağlamış ve bir kartal onu yuvasına taşımış. Kartal yuvasına ulaştığında, başka tüccarlar oraya gelip kartalı korkutmuş ve Sinbad’ı kurtarmışlar.
Sinbad, tüccarlarla birlikte yola çıkıp dağlardan aşağıya inmiş. Sonunda, dev ağaçların gölgesindeki düzlüğe ulaşmışlar. Orada, dikkatli olmaları gereken gergedanlar yaşarmış. Sinbad ve arkadaşları, gergedanların kokusunu alamayacakları şekilde rüzgarın yönüne göre ilerlemişler ve güvenli bir şekilde gemiye ulaşmışlar.
Bağdat’a dönüşlerinde, elmaslarını büyük bir servete dönüştürmüşler ve Sinbad, eskisinden daha zengin olmuş. Sinbad, bir daha asla gemiye binmeyeceğine yemin etmiş. Ama, ah, keşke bu sözünü tutabilseydi.
Hikaye burada bitiyor, ama Sinbad’ın başka maceraları da var. Umarım bu hikayeyi beğenmişsinizdir. Yakında Sinbad’ın başka maceralarını da anlatacağım. Şimdilik hoşça kalın ve hayallerinizin peşinden gidin.
