Ela ve Kayıp Gümüş Ayakkabı Masalı
Ela ve Kayıp Gümüş Ayakkabı Masalı
Ela, bir bahar sabahı uyandığında, köylerinde yılın en büyük balosunun düzenleneceğini öğrendi. Herkes bu gece için en güzel kıyafetlerini hazırlıyordu. Ela’nın da giymek için özel bir şeyi vardı: Annesinden kalan, ışıltılı gümüş ayakkabılar. Ancak bir sorun vardı; ayakkabılardan biri kayıptı. Ela, baloya katılabilmek için gümüş ayakkabısını bulmak zorundaydı.
Ela, ayakkabıyı aramak için evin her köşesini didik didik etti, ancak hiçbir yerde bulamadı. Zaman daralıyordu ve umudunu yitirmek üzereyken, bahçede oynarken konuştuğu yaşlı bir ağaç hatırına geldi. Belki de ağaç, ayakkabının nerede olduğunu biliyordur diye düşündü ve hemen bahçeye koştu.
Ağaca yaklaştığında, “Sevgili ağaç, gümüş ayakkabımı kaybettim. Onu bulmama yardımcı olabilir misin?” diye sordu. Ağaç hafifçe rüzgarda hışırdadı ve Ela’ya, ayakkabının köyün dışındaki eski kuyunun yanında olduğunu fısıldadı gibi oldu. Ela, teşekkür ederek hemen oraya doğru yola çıktı.
Kuyunun yanına vardığında, gerçekten de ayakkabısını orada buldu ama çok yüksek bir dalda asılıydı. Ayakkabıyı almak için ne yapacağını düşünürken, yanına bir sincap geldi. Sincap, Ela’nın derdini anlamış gibi ona yardım etmek için ileri atıldı ve çevik hareketlerle ayakkabıyı dalından aldı.
Ela, sincaba minnettar bir şekilde teşekkür etti ve ayakkabısını alarak hızla eve döndü. Gümüş ayakkabılarını giydiğinde, kendini çok özel hissetti. Balo gecesi geldiğinde, Ela tüm köyün ilgisini çekti. Gümüş ayakkabılar ışıldıyor, Ela ise onlarla dans ederken adeta uçuyormuş gibi hissediyordu.
Balo gecesi sona erdiğinde, Ela ayakkabılarını özenle yerine koydu ve o gece yaşadığı maceraları hiç unutmayacağını biliyordu. Sincapla olan dostluğu ve yaşlı ağacın yardımseverliği, ona gerçek hazinelerin mal mülk olmadığını, yardımlaşma ve dostluk olduğunu öğretmişti.
Ela, herkese yaşadıklarını anlattığında, köydeki herkes onun cesaretini ve iyilik dolu kalbini övdü. Ve böylece, Ela ve kayıp gümüş ayakkabı masalı, sevgi, yardımlaşma ve cesaretin hikayesi olarak nesilden nesile aktarıldı.